Kuranı Kerimi anlamak, ona göre yaşayabilmek, işte bütün mesele bu. Mü’minûn suresi 97. âyet Ahmet Varol meali: De ki: 'Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım.
Hz Peygamber (s.a.s) ve ona tâbi olanlar uyarılarak, kâfirlerin düşmanlık ve fitnelerine karşı, Allah Teâlâ'ya sığınıp O'ndan yardım istemeleri gerektiği: "Ey Muhammed! De ki, Rabbim! Şeytanların vesvesesinden sana sığınırım. Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım" (97-98) ayetiyle onlara bildirilmektedir.
Bismillahirrahmanirrahim97Vekul rabbi e’ûżu bike min hemezâti-şşeyâtîn(i)98- Ve e’ûżu bike rabbi en yahdurûn(i)Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla97-De ki:
(Sad: 41 / Mü’minuna: 97-98 Saffat: 7) türkçe anlamı: 41- Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti. 97- Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından Sana sığınırım." 98- "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim."
98 ayet. →. وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ. Ve euzü bike rabbi ey yahdurun. Kelime Meali Sayfada Göster. Diğer ayetlerdeki anlamını görmek için kelime köküne tıklayın. Kelime. Okunuşu. Anlamı.
818Nb. Türkçe Okunuşu Rabbi eûzü bike min hemezatişşeyatîni ve eûzü bike en yehdurûn Bazı Arapça harflerin Türkçe’de karşılığı olmadığını hatırlatmak ister ve Arapça metinden okumanızı tavsiye… Devamını okuyunMü’minûn 97-98. Ayetler
Mü'minun Suresi Hakkında Mekke döneminde inmiştir. 118 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “elMü’minûn” kelimesinden almıştır. “el-Mü’minûn”, mü’minler demektir. Müşriklere son uyarı niteliğindeki bu sûrede, mü’minlerin zafere ulaşacakları, kötülerin cezaya çarptırılacağı konu Kur'an Yolu Tefsiri Mü'minun Suresinin Nüzülü Mushaftaki sıralamada yirmi üçüncü, iniş sırasına göre yetmiş dördüncü sûredir. Enbiyâ sûresinden sonra, Secde sûresinden önce Mekke’de Kur'an Yolu Tefsiri Mü'minun suresinin Konusu Mü’minûn sûresinin öncelikli konusu inananların üstün nitelikleridir. Daha sonra her bir insanın anne karnındaki oluşum süreci, Hz. Nûh ve adı verilmeyen bir peygamber ile Mûsâ ve Hârûn hakkında ibretli bilgiler, tebliğlerinin ortak noktaları, peygamberlerin yolundan giden ümmetlerin ve onların yolundan sapan inkârcıların başlıca özellikleri, Mekke putperestlerinin, sorulduğunda Allah’ın yaratıcı gücünü kabul etmelerine rağmen O’na ortak koşmaları ve âhirete inanmamaları, bunların âhiretteki acıklı durumları, pişmanlıkları ve karşılık bulmayacak dilekleri hakkında açıklamalar yapılmaktadır. Sûre, “Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et; sen merhametli olanların en üstünüsün!” meâlindeki dua cümlesiyle son Kur'an Yolu Tefsiri Mü'minun Suresinin Fazileti Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl düşmanlarımıza karşı zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur Müsned I, 34.1 – 11Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Mü'minun Suresinin Özeti 2. Müminun, inananlar demektir. Sûrenin 1-11 ayetleri arasında müminlerin özelliklerindenbahseder ve bunları yerine getirenlerin kurtulduğu, Firdevs cennetine nail olacaklarıanlatılır. Sûre Mekke'de nazil olmuş ve ana konusu 12-16 ayetler arasında ise insanın yaratılış aşamaları anlatılır. Bir damla sudan, kandan,etten ve kemikten yaratılan insanın öldükten sonra yeniden yaratılacağı 17-22 ayetler arasında Allah teâlânın verdiği bazı nimetlerden söz edilir. Gökler, su,değişik renk ve tatlılıkta yiyeceklerin insan için yaratıldığı 23-34 ayetler arasında ise Hazreti Nuh'un Allah'ın emriyle ve gözetiminde gemi yapmasıve inanan bir miktar insan ile bazı hayvan türlerinin gemiye bindirilmesimden söz 35-44 ayetler arasında ise ölümden sonraki hayata inanmayanların kurumuş kemiklerigöstererek bunların yeniden hayat bulmaları imkansızdır demeleri, bunun üzerineRabbimizin onlara cevap vermesi anlatılır. Yoktan var edilen, yaratılan bir insan yaratıldıktansonra ölse yeniden dirilemez mi?7. 45-56 ayetler arasında ise Hazreti Musa'dan ve kavminden kısaca söz edilir. Sonuç olarakda bunların hepsi bölük pörçük oldular, peygamberlerini yalanladılar, onlara verdiğimiznimet ve rızıklar onlara verdiğimiz değeri göstermez diyerek konu 57-61 ayetler arasında hayır yolunda koşturan müminlerden 62-118 âyetler arasında ise konu bütünlüğü gözükmektedir. Müşriklerin ahiretin varlığıhakkındaki şüpheleri, peygamberin gerçekten peygamber olup olmadığı konusundakişüpheleri ve itirazları, ölüm sonrası hayat olan cennet ve cehennem hakkındaki itirazları ile Allah teâlânın verdiği cevaplar vardır. Müşriklerin yeri göğü yaratanın Allah olduğuna imanetmelerine rağmen ona şirk koşmaları, öldükten sonra yeniden dünyaya gelmek isteyip deAllah'ın buna izin vermeyeceği, ceza çekenin kendi yaptıkları yüzünden ceza çekeceği gibitevhid içerikli ayetler Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi Mü'minun Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِBismillahir rahmanir gerçekten kurtuluşa أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَKad eflehal mu' ki, namazlarında derin saygı هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَEllezine hum fi salatihim ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَVellezine hum anil lagvi mu' ki, zekatı هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَVellezine hum liz zekati ki, ırzlarını هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَVellezine hum li furucihim eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَİlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum fe innehum gayru bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَFe menibtega verae zalike fe ulaike humul onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَVellezine hum li emanatihim ve ahdihim ki, namazlarını kılmağa devam هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَVellezine hum ala salavatihim bunlar varis olanların ta هُمُ الْوَارِثُونَUlaike humul Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedi يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَEllezine yerisunel firdevs, hum fiha biz insanı, çamurdan süzülmüş bir özden خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن سُلَالَةٍ مِّن طِينٍVe lekad halaknal insane min sulaletin min onu az bir su meni halinde sağlam bir karargaha ana rahmine جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَّكِينٍSumme cealnahu nutfeten fi kararin bu az suyu "alaka" haline getirdik. Alakayı da "mudga" yaptık. Bu "mudga"yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir!ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًا ثُمَّ أَنشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَSumme halaknen nutfete alakaten fe halaknel alakate mudgaten fe halaknel mudgate ızamen fe kesevnel izame lahmen summe enşe'nahu halkan ahar, fe tebarekallahu ahsenul ey insanlar siz bunun ardından muhakkak إِنَّكُمْ بَعْدَ ذَلِكَ لَمَيِّتُونَSumme innekum ba'de zalike le yine muhakkak siz, kıyamet gününde tekrar إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تُبْعَثُونَSumme innekum yevmel kıyameti tub' biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَVe lekad halakna fevkakum seb'a taraika ve ma kunna anil halkı gökten belli bir ölçüde su indirdik de faydalanmanız için onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz مِنَ السَّمَاء مَاء بِقَدَرٍ فَأَسْكَنَّاهُ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّا عَلَى ذَهَابٍ بِهِ لَقَادِرُونَVe enzelna mines semai maen bi kaderin fe eskennahu fil ardı ve inna ala zehabin bihi le sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan لَكُم بِهِ جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَّكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَFe enşe'na lekum bihi cennatin min nahilin ve a'nab, lekum fiha fevakihu kesiretun ve minha te' o su ile Sina dağında biten bir ağaç zeytin ağacı yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık تَخْرُجُ مِن طُورِ سَيْنَاء تَنبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِّلْآكِلِينَVe şecereten tahrucu min turi seynae tenbutu bid duhni ve sıbgın lil sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُّسقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَVe inne lekum fil en'ami le ibreh, nuskikum mimma fi butuniha ve lekum fiha menafiu kesiretun ve minha te' üzerinde ve gemilerde وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَVe aleyha ve alel fulki biz, Nuh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Allah'a karşı gelmekten hala sakınmaz mısınız?" أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَVe lekad erselna nuhan ila kavmihi fe kale ya kavmi' budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la üzerine kendi kavminden inkar eden ileri gelenler şöyle dediler "Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."فَقَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَوْمِهِ مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ شَاء اللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَائِكَةً مَّا سَمِعْنَا بِهَذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَFe kalel meleullezine keferu min kavmihi ma haza illa beşerun mıslukum yuridu en yetefaddale aleykum, ve lev şaallahu le enzele melaikeh, ma semi'na bi haza fi abainel ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz."إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ بِهِ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِهِ حَتَّى حِينٍİn huve illa raculun bihi cinnetun fe terabbasu bihi hatta "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!" رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِKale rabbinsurni bima üzerine Nuh'a, "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap" diye vahyettik. "Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, sular coşup taştığında Nuh'a dedik ki "Her cins canlıdan erkekli dişili birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır."فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ فَاسْلُكْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا إِنَّهُم مُّغْرَقُونَFe evhayna ileyhi enısnaıl fulke bi a'yunina ve vahyina fe iza cae emruna ve faret tennuru fesluk fiha min kullin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve la tuhatıbni fillezine zalemu, innehum ve beraberindeki kimseler, gemiye bindiğiniz zaman "Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun" اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَFe izesteveyte ente ve men meake alel fulki fe kulil hamdu lillahillezi neccana minel kavmiz de ki "Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın."وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَVe kul rabbi enzilni munzelen mubareken ve ente hayrul bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten kullarımızı imtihan فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ وَإِن كُنَّا لَمُبْتَلِينَİnne fi zalike le ayatin ve in kunna le onların Nuh kavminin ardından başka bir nesil أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَSumme enşe'na min ba'dihim karnen kendilerinden, "Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur, hala O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" diye öğüt veren bir peygamber فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلَا تَتَّقُونَFe erselna fihim resulen minhum eni'budullahe ma lekum min ilahin gayruh, e fe la peygamberin kavminden, Allah'ı inkar eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler "O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor."وَقَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاء الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَVe kalel meleu min kavmihillezine keferu ve kezzebu bi likail ahıreti ve etrafnahum fil hayatid dunya ma haza illa beşerun mislukum ye'kulu mimma te'kulune minhu yeşrebu mimma kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız."وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَّخَاسِرُونَVe lein eta'tum beşeren mislekum innekum izen le öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka diriltilip çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?"أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُم مُّخْرَجُونَE yaıdukum ennekum iza mittum ve kuntum turaben ve izamen ennekum bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!"هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَHeyhate heyhate lima bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz."إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَİn hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya ve ma nahnu bi meb' Allah'a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız."إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَİn huve illa raculuniftera alallahi keziben ve ma nahnu lehu bi mu' peygamber, "Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!" رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِKale rabbinsurni bima "Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!" عَمَّا قَلِيلٍ لَيُصْبِحُنَّ نَادِمِينَKale amma kalilin le yusbihunne onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah'ın rahmetinden uzak olsun!فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاء فَبُعْدًا لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَFe ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnahum gusaen, fe bu'den lil kavmiz bunların arkalarından başka nesiller أَنشَأْنَا مِن بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَSumme enşe'na min ba'dihim kurunen ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَMa tesbiku min ummetin eceleha ve ma yeste' arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helak ettik ve onları birer ibretli hikaye yaptık. Artık inanmayan bir kavim, Allah'ın rahmetinden uzak olsun!ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَا كُلَّ مَا جَاء أُمَّةً رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُم بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ فَبُعْدًا لِّقَوْمٍ لَّا يُؤْمِنُونَSumme erselna rusulena tetra, kullema cae ummeten resuluha kezzebuhu fe etba'na ba'dahum ba'dan ve cealnahum ehadis, fe bu'den li kavmin la yu' Sonra Musa ve kardeşi Harun'u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de onlar büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk أَرْسَلْنَا مُوسَى وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُّبِينٍSumme erselna musa ve ehahu harune bi ayatina ve sultanin Sonra Musa ve kardeşi Harun'u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de onlar büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا عَالِينَİla fir'avne ve meleihi festekberu ve kanu kavmen yüzden, "Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız" أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَFe kalu e nu'minu li beşereyni mislina ve kavmuhuma lena ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَFe kezzebuhuma fe kanu minel hidayete ersinler diye Musa'ya Kitab'ı Tevrat'ı آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَVe lekad ateyna musel kitabe leallehum oğlu İsa'yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً وَآوَيْنَاهُمَا إِلَى رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍVe cealnebne meryeme ve ummehu ayeten ve aveynahuma ila rabvetin zati kararin ve peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌYa eyyuher rusulu kulu minet tayyibati va'melu saliha, inni bima ta'melune bu İslam, tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِVe inne hazihi ummetukum ummeten vahıdeten ve ene rabbukum ise, din işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَFe tekattau emrehum beynehum zubura, kullu hızbin bima ledeyhim Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّى حِينٍFe zerhum fi gamratihim hatta Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِ مِن مَّالٍ وَبَنِينَE yahsebune ennema numidduhum bihi min malin ve Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ بَل لَّا يَشْعُرُونَNusariu lehum fil hayrat bel la yeş' azametinden korkup titreyenler,إِنَّ الَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَİnnellezine hum min haşyeti rabbihim ayetlerine inananlar,وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَVellezine hum bi ayati rabbihim yu' ortak koşmayanlar,وَالَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَVellezine hum bi rabbihim la dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَVellezine yu'tune ma atev ve kulubuhum veciletun ennehum ila rabbihim bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَUlaike yusariune fil hayrati ve hum leha hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَVe la nukellifu nefsen illa vus'aha ve ledeyna kitabun yantıku bil hakkı ve hum la kafirlerin kalbleri bu Kur'an'a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım kötü işleri de قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِّنْ هَذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِن دُونِ ذَلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَBel kulubuhum fi gamratin min haza ve lehum a'malun min duni zalike hum leha refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَHatta iza ehazna mutrafihim bil azabi iza hum yec' feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım تَجْأَرُوا الْيَوْمَ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَLa tec'erul yevme innekum minna la Çünkü ayetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ تَنكِصُونَKad kanet ayati tutla aleykum fe kuntum ala a'kabikum Çünkü ayetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَMustekbirine bihi samiran bu sözü Kur'an'ı hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءهُم مَّا لَمْ يَأْتِ آبَاءهُمُ الْأَوَّلِينَE fe lem yeddebberul kavle em caehum ma lem ye'ti abaehumul da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkar ediyorlar?أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنكِرُونَEm lem ya'rifu resulehum fe hum lehu "O cinnet getirmiş" mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Halbuki onların pek çoğu haktan يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءهُم بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَEm yekulune bihi cinneh, bel caehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini Kur'an'ı getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ بَلْ أَتَيْنَاهُم بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَن ذِكْرِهِم مُّعْرِضُونَVe levittebeal hakku ehvaehum le fesedetis semavatu vel ardu ve men fi hinn, bel eteynahum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu' Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun da inanmıyorlar? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَEm tes'eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur sen onları doğru bir yola لَتَدْعُوهُمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍVe inneke le ted'uhum ila sıratın ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَVe innellezine la yu'minune bil ahıreti anis sıratı le onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّ لَّلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَVe lev rahımnahum ve keşefna ma bihim min durrin le leccu fi tugyanihim ya' biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O'na yalvarıp أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَVe lekad ehaznahum bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَHatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedidin iza hum fihi O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَVe huvellezi enşee lekumus sem'a vel ebsara vel ef'ideh, kalilen ma sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O'nun huzurunda الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَVe huvellezi zereekum fil ardı ve ileyhi diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O'na aittir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ أَفَلَا تَعْقِلُونَVe huvellezi yuhyi ve yumitu ve lehuhtilaful leyli ven nehar, e fe la ta' onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَBel kalu misle ma kalel ki "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?"قَالُوا أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَKalu e iza mitna ve kunna turaben ve izamen e inna le meb' biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَLekad vuıdna nahnu ve abauna haza min kablu in haza illa esatirul ki "Eğer biliyorsanız söyleyin Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?"قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَKul li menil ardu ve men fiha in kuntum ta' diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?" لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَSeyekulune lillah, kul e fe la ki "Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş'ın Rabbi kimdir?"قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِKul men rabbus semavatis seb'ı ve rabbul arşil diyecekler. "Öyle ise O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَSeyekulune lillah, kul e fe la ki "Eğer biliyorsanız söyleyin Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?"قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَKul men bi yedihi melekutu kulli şey'in ve huve yuciru ve la yucaru aleyhi in kuntum ta' diyecekler. "Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?" لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَSeyekulune lillah, kul fe enna biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle أَتَيْنَاهُم بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَBel eteynahum bil hakkı ve innehum le Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O'nunla birlikte başka hiçbir ilah yoktur. Öyle olsaydı, her ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen alemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok اتَّخَذَ اللَّهُ مِن وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَهٍ إِذًا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَMettehazallahu min veledin ve ma kane meahu min ilahin izen le zehebe kullu ilahin bima halaka ve le ala ba'duhum ala ba'd, subhanallahi amma Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O'nunla birlikte başka hiçbir ilah yoktur. Öyle olsaydı, her ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen alemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَAlimil gaybi veş şehadeti fe teala amma De ki "Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma."قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَKul rabbi imma turiyenni ma De ki "Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma."رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَRabbi fe la tec'alni fil kavmiz onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz عَلَى أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَVe inna ala en nuriyeke ma neıduhum le en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَİdfa' billeti hiye ahsenus seyyieh, nahnu a'lemu bi ma ki "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım."وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِVe kul rabbi euzu bike min hemezatiş Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım."وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِVe euzu bike rabbi en Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar devam edecek, dönmelerine engel bir perde berzah إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِHatta iza cae ehadehumul mevtu kale Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar devam edecek, dönmelerine engel bir perde berzah أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَLealli a'melu salihan fima terektu kella, inneha kelimetun huve kailuha, ve min veraihim berzahun ila yevmi yub' üfürüldüğü zaman, işte o gün ne aralarında soy sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَFe iza nufiha fis suri fe la ensabe beynehum yevme izin ve la kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَFe men sekulet mevazinuhu fe ulaike humul de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedi خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَVe men haffet mevazinuhu fe ulaikellezine hasiru enfusehum fi cehenneme yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَTelfehu vucuhehumun naru ve hum fiha "Ayetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?" تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَE lem tekun ayati tutla aleykum fe kuntum biha da şöyle derler "Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk."قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَKalu rabbena galebet aleyna şıkvetuna ve kunna kavmen Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer tekrar günaha dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz."رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَRabbena ahricna minha fe in udna fe inna "Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!" اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِKalahseu fiha ve la "Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın" diyen bir grup var كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَİnnehu kane ferikun min ibadi yekulune rabbena amenna fagfir lena verhamna ve ente hayrur ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep سِخْرِيًّا حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَFettehaztumuhum sıhriyyen hatta ensevkum zikri ve kuntum minhum olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükafatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَİnni cezeytuhumul yevme bima saberu ennehum humul inkarcılara "Yeryüzünde kaç sene kaldınız?" diye كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَKale kem lebistum fil ardı adede "Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor" لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَKalu lebisna yevmen ev ba'da yevmin fes'elil şöyle der "Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu daha önce bilmiş olsaydınız."قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَKale in lebistum illa kalilen lev ennekum kuntum ta' boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?"أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَE fe hasibtum ennema halaknakum abesen ve ennekum ileyna la hükümdar olan Allah, yücedir. O'ndan başka hiç ilah yoktur. O, şerefli ve yüce Arş'ın اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِFe tealallahul melikul hakk, la ilahe illa hu, rabbul arşil gitKim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kafirler asla kurtuluşa يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَVe men yed'u maallahi ilahen ahare la burhane lehu bihi fe innema hısabuhu inde rabbih, innehu la yuflihul ki "Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!"وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَVe kul rabbigfir verham ve ente hayrur Diyanet İşleri Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
Mü’minun suresinin Türkçe okunuşu ve anlamı konusuna geçmeden önce Mü’minun suresi hakkında kısa bir bilgi verelim. Mü’minun suresi;“Mekke döneminde inmiştir. 118 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “elMü’minûn” kelimesinden almıştır. “el-Mü’minûn”, mü’minler demektir. Müşriklere son uyarı niteliğindeki bu sûrede, mü’minlerin zafere ulaşacakları, kötülerin cezaya çarptırılacağı konu edilmektedir.” Bu bilgiler Diyanet İşleri Başkanlığının resmi web sayfasından alınmıştır.Mü’minun Suresinin Türkçe Latince eflehal mu’minûnmu’minûne. Sponsorlu Bağlantılar hum fî salâtihim hâşiûnhâşiûne. hum anil lagvi mu’ridûnmu’ridûne. hum liz zekâti fâilûnfâilûne. hum li furûcihim hâfizûnhâfizûne. alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmînmelûmîne. menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûnâdûne. hum li emânâtihim ve ahdihim râûnrâûne. hum alâ salavâtihim yuhâfızûnyuhâfızûne. humul vârisûnvârisûne. yerisûnel firdevsfirdevse, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne. lekad halaknâl insâne min sulâletin min tîntînin. cealnâhu nutfeten fî karârin mekînmekînin. halaknân nutfete alakaten fe halaknâl alakate mudgaten fe halaknâl mudgate ızâmen fe kesevnâl izâme lahmen summe enşe’nâhu halkan âharâhara, fe tebârakallâhu ahsenul hâlikînhâlikîne. innekum ba’de zâlike le meyyitûnmeyyitûne. innekum yevmel kıyâmeti tub’asûntub’asûne. lekad halaknâ fevkakum seb’a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîngâfilîne. enzelnâ mines semâi mâen bi kaderin fe eskennâhu fîl ardı ve innâ alâ zehâbin bihî le kâdirûnkâdirûne. enşe’nâ lekum bihî cennâtin min nahîlin ve a’nâbin, lekum fîhâ fevâkihu kesîratun ve minhâ te’kulûnte’kulûne. şeceraten tahrucu min tûri seynâe tenbutu bid duhni ve sıbgın lil âkilînâkilîne. inne lekum fîl en’âmi le ibreten, nuskîkum mimmâ fî butûnihâ ve lekum fîhâ menâfiu kesîratun ve minhâ te’kulûnte’kulûne. Sponsorlu Bağlantılar aleyhâ ve alâl fulki tuhmelûntuhmelûne. lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî fe kâle yâ kavmi’budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, e fe lâ tettekûntettekûne. kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ hâzâ illâ beşerun mıslukum yurîdu en yetefaddale aleykum, ve lev şâallâhu le enzele melâiketen, mâ semi’nâ bi hâzâ fî âbâinel evvelînevvelîne. huve illâ raculun bihî cinnetun fe terabbasû bihî hattâ hînhînin. rabbinsurnî bimâ evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûnmugrakûne. izâsteveyte ente ve men meake alâl fulki fe kulil hamdu lillâhillezî neccânâ minel kavmiz zâlimînzâlimîne. Sponsorlu Bağlantılar kul rabbi enzilnî munzelen mubâraken ve ente hayrul munzilînmunzilîne. fî zâlike le âyâtin ve in kunnâ le mubtelînmubtelîne. enşe’nâ min ba’dihim karnen âharînâharîne. erselnâ fîhim resûlen minhum eni’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, e fe lâ tettekûntettekûne. kâlel meleu min kavmihillezîne keferû ve kezzebû bi likâil âhırati ve etrafnâhum fîl hayâtid dunyâ mâ hâzâ illâ beşerun mislukum ye’kulu mimmâ te’kulûne minhu yeşrabu mimmâ teşrabûnteşrabûne. Sponsorlu Bağlantılar le in ata’tum beşeren mislekum innekum izen le hâsirûnhâsirûne. yaıdukum ennekum izâ mittum ve kuntum turâben ve izâmen ennekum muhracûnmuhracûne. heyhâte limâ tûadûntûadûne. hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsînmeb’ûsîne. huve illâ raculunifterâ alâllâhi keziben ve mâ nahnu lehu bi mu’minînmu’minîne. rabbinsurnî bimâ ammâ kalîlin le yusbihunne nâdimînnâdimîne. ehazethumus sayhatu bil hakkı fe cealnâhum gusâen, fe bu’den lil kavmiz zâlimînzâlimîne. Sponsorlu Bağlantılar enşe’nâ min ba’dihim kurûnen âharînâharîne. tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûnyeste’hırûne. erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîsehâdîse, fe bu’den li kavmin lâ yu’minûnyu’minûne. erselnâ mûsâ ve ehâhu hârûne bi âyâtinâ ve sultânin mubînmubînin. fir’avne ve meleihî festekberû ve kânû kavmen âlînâlîne. kâlû e nu’minu li beşereyni mislinâ ve kavmuhumâ lenâ âbidûnâbidûne. kezzebûhumâ fe kânû minel muhlekînmuhlekîne. lekad âteynâ mûsâl kitâbe leallehum yehtedûnyehtedûne. cealnâbne meryeme ve ummehû âyeten ve âveynâhumâ ilâ rabvetin zâti karârin ve maînmaînin. eyyuhâr rusulu kulû minet tayyibâti va’melû sâlihâsâlihan, innî bimâ ta’melûne alîmalîmun. inne hâzihî ummetukum ummeten vâhıdeten ve ene rabbukum tekattaû emrehum beynehum zuburâzuburan, kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûnferihûne. zerhum fî gamratihim hattâ hînhînin. yahsebûne ennemâ numidduhum bihî min mâlin ve benînbenîne. lehum fîl hayrâthayrâti bel lâ yeş’urûnyeş’urûne. hum min haşyeti rabbihim muşfikûnmuşfikûne. hum bi âyâti rabbihim yu’minûnyu’minûne. hum bi rabbihim lâ yuşrikûnyuşrikûne. yu’tûne mâ âtev ve kulûbuhum veciletun ennehum ilâ rabbihim râciûnrâciûne. yusâriûne fîl hayrâti ve hum lehâ sâbikûnsâbikûne. lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve ledeynâ kitâbun yantıku bil hakkı ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne. Sponsorlu Bağlantılar kulûbuhum fî gamratin min hâzâ ve lehum a’mâlun min dûni zâlike hum lehâ âmilûnâmilûne. izâ ehaznâ mutrafîhim bil âzâbi izâ hum yec’erûnyec’erûne. tec’erûl yevme innekum minnâ lâ tunsarûntunsarûne. kânet âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum alâ a’kâbikum tenkisûntenkisûne. bihî sâmiran tehcurûntehcurûne. fe lem yeddebberûl kavle em câehum mâ lem ye’ti âbâehumul evvelînevvelîne. lem ya’rifû resûlehum fe hum lehu munkirûnmunkirûne. yekûlûne bihî cinnetun, bel câehum bil hakkı ve ekseruhum lil hakkı kârihûnkârihûne. levittebeal hakku ehvâehum le fesedetis semâvâtu vel ardu ve men fî hinnhinne, bel eteynâhum bi zikrihim fe hum an zikrihim mu’ridûnmu’ridûne. Sponsorlu Bağlantılar tes’eluhum harcen fe haracu rabbike hayrun ve huve hayrur râzikînrâzikîne. inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin. innellezîne lâ yu’minûne bil âhırati anis sırâtı le nâkibûnnâkibûne. lev rahımnâhum ve keşefnâ mâ bihim min durrin le leccû fî tugyânihim ya’mehûnya’mehûne. lekad ehaznâhum bil azâbi fe mâstekânû li rabbihim ve mâ yetedarraûnyetedarraûne. izâ fetahnâ aleyhim bâben zâ azâbin şedîdin izâ hum fîhi mublisûnmublisûne. huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûnteşkurûne. Sponsorlu Bağlantılar huvellezî zereekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûntuhşerûne. huvellezî yuhyî ve yumîtu ve lehuhtilâful leyli ven nehârnehâri, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. kâlû misle mâ kâlel evvelûnevvelûne. e izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le meb’ûsûnmeb’ûsûne. vuıdnâ nahnu ve âbâunâ hâzâ min kablu in hâzâ illâ esâtîrul evvelînevvelîne. li menil ardu ve men fîhâ in kuntum ta’lemûnta’lemûne. yekûlûne lillâhlillâhi, kul e fe lâ tezekkerûntezekkerûne. men rabbus semâvâtis seb’ı ve rabbul arşil azîmazîmi. yekûlûne lillâhlillâhi, kul e fe lâ tettekûntettekûne. men bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve huve yucîru ve lâ yucâru aleyhi in kuntum ta’lemûnta’lemûne. Sponsorlu Bağlantılar yekûlûne lillâhlillâhi, kul fe ennâ tusharûntusharûne. eteynâhum bil hakkı ve innehum le kâzibûnkâzibûne. min veledin ve mâ kâne meahu min ilâhin izen le zehebe kullu ilâhin bimâ halaka ve le alâ ba’duhum alâ ba’dba’dın, subhânallâhi ammâ yasıfûnyasıfûne. gaybi veş şehâdeti fe teâlâ ammâ yuşrikûnyuşrikûne. rabbi immâ turiyennî mâ yûadûnyûadûne, fe lâ tec’alnî fîl kavmiz zâlimînzâlimîne. innâ alâ en nuriyeke mâ neıduhum le kâdirûnkâdirûne. billetî hiye ahsenus seyyiete, nahnu a’lemu bi mâ yasıfûnyasıfûne. kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtînşeyâtîni. eûzu bike rabbi en izâ câe ehadehumul mevtu kâle a’melu sâlihan fîmâ teraktu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûnyub’asûne. Sponsorlu Bağlantılar izâ nufiha fîs sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûnyetesâelûne. men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûnmuflihûne. men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûnhâlidûne. vucûhehumun nâru ve hum fîhâ kâlihûnkâlihûne. lem tekun âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum bihâ tukezzibûntukezzibûne. rabbenâ galebet aleynâ şıkvetunâ ve kunnâ kavmen dâllîndâllîne. ahricnâ minhâ fe in udnâ fe innâ zâlimûnzâlimûne. fîhâ ve lâ kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımînrâhımîne. sıhriyyen hattâ ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakûntadhakûne. cezeytuhumul yevme bimâ saberû ennehum humul fâizûnfâizûne. kem lebistum fîl ardı adede sinînsinîne. lebisnâ yevmen ev ba’da yevmin fes’elil âddînâddîne. in lebistum illâ kalîlen lev ennekum kuntum ta’lemûnta’lemûne. fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûnturceûne. teâlallâhul melikul hakku, lâ ilâhe illâ huve, rabbul arşil kerîmkerîmi. men yed’u meallâhi ilâhen âhare lâ burhâne lehu bihî fe innemâ hısâbuhu inde rabbihi, innehu lâ yuflihul kâfirûnkâfirûne. kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımînrâhımîne.Mü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin Arapça OkunuşuMü’minun Suresinin AnlamıNOT AYETLERİN TÜRKÇE MEALLERİ, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ RESMİ İNTERNET SİTESİNDEN ve Rahîm olan Allah’ın adıylaMü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. ﴾1﴿Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. ﴾2﴿Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. ﴾3﴿Onlar ki, zekatı öderler. ﴾4﴿Onlar ki, ırzlarını korurlar. ﴾5﴿Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. ﴾6﴿Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. ﴾7﴿Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. ﴾8﴿Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler. ﴾9﴿İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. ﴾10﴿Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾11﴿Andolsun, biz insanı, çamurdan süzülmüş bir özden yarattık. ﴾12﴿Sonra onu az bir su meni halinde sağlam bir karargaha ana rahmine yerleştirdik. ﴾13﴿Sonra bu az suyu “alaka” haline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir! ﴾14﴿Sonra ey insanlar siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz. ﴾15﴿Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz. ﴾16﴿Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz. ﴾17﴿Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de faydalanmanız için onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter. ﴾18﴿Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz. ﴾19﴿Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç zeytin ağacı yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir. ﴾20﴿Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de. ﴾21﴿Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız. ﴾22﴿Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Allah’a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?” dedi. ﴾23﴿Bunun üzerine kendi kavminden inkar eden ileri gelenler şöyle dediler “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.” ﴾24﴿“Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz.” ﴾25﴿Nûh, “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi. ﴾26﴿Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap” diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, sular coşup taştığında Nûh’a dedik ki “Her cins canlıdan erkekli dişili birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.” ﴾27﴿Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de. ﴾28﴿Yine de ki “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın.” ﴾29﴿Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten kullarımızı imtihan ederiz. ﴾30﴿Sonra onların Nûh kavminin ardından başka bir nesil yarattık. ﴾31﴿Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yoktur, hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. ﴾32﴿O peygamberin kavminden, Allah’ı inkar eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler “O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.” ﴾33﴿“Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız.” ﴾34﴿“O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka diriltilip çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?” ﴾35﴿“Halbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!” ﴾36﴿“Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.” ﴾37﴿“Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.” ﴾38﴿O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi. ﴾39﴿Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi. ﴾40﴿Derken onları o korkunç ses kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör-çöp yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun! ﴾41﴿Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık. ﴾42﴿Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. ﴾43﴿Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helak ettik ve onları birer ibretli hikaye yaptık. Artık inanmayan bir kavim Allah’ın rahmetinden uzak olsun! ﴾44﴿Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de onlar büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular. ﴾45-46﴿Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız” dediler. ﴾47﴿Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden oldular. ﴾48﴿Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitabı Tevrat’ı verdik. ﴾49﴿Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik. ﴾50﴿Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim. ﴾51﴿Şüphesiz bu İslâm tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının. ﴾52﴿İnsanlar ise, din işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir. ﴾53﴿Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak! ﴾54﴿Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır onlar farkına varmıyorlar! ﴾55-56﴿Rablerinin azametinden korkup titreyenler, ﴾57﴿Rablerinin âyetlerine inananlar, ﴾58﴿Rablerine ortak koşmayanlar, ﴾59﴿Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, ﴾60﴿İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler. ﴾61﴿Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar. ﴾62﴿Ancak kafirlerin kalbleri bu Kur’an’a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım kötü işleri de vardır. ﴾63﴿Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar ﴾64﴿Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz. ﴾65﴿Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz. ﴾66-67﴿Onlar bu sözü Kur’an’ı hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? ﴾68﴿Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkar ediyorlar? ﴾69﴿Yoksa “O cinnet getirmiş” mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Halbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar. ﴾70﴿Eğer hak onların arzularına uysaydı gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini Kur’an’ı getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar. ﴾71﴿Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun da inanmıyorlar? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. ﴾72﴿Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun. ﴾73﴿Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar. ﴾74﴿Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı. ﴾75﴿Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve ona yalvarıp yakarmadılar. ﴾76﴿Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir. ﴾77﴿Halbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz! ﴾78﴿O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O’nun huzurunda toplanacaksınız. ﴾79﴿O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? ﴾80﴿Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler. ﴾81﴿Dediler ki “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?” ﴾82﴿Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir. ﴾83﴿De ki “Eğer biliyorsanız söyleyin Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?” ﴾84﴿Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de. ﴾85﴿De ki “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” ﴾86﴿.”Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de. ﴾87﴿De ki “Eğer biliyorsanız söyleyin Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?” ﴾88﴿“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de. ﴾89﴿Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar. ﴾90﴿Allah hiçbir çocuk edinmemiştir. Onunla birlikte başka hiçbir ilah yoktur. Öyle olsaydı her ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.﴾91-92﴿De ki “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.” ﴾93-94﴿Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter. ﴾95﴿Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz. ﴾96﴿De ki “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.” ﴾97﴿“Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” ﴾98﴿Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar devam edecek, dönmelerine engel bir perde berzah vardır. ﴾99-100﴿Sûr’a üfürüldüğü zaman, işte o gün ne aralarında soy-sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır. ﴾101﴿Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. ﴾102﴿Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedi kalacaklardır. ﴾103﴿Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar. ﴾104﴿Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?” der. ﴾105﴿Onlar da şöyle derler “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.” ﴾106﴿“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer tekrar günaha dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.” ﴾107﴿Allah, “Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der. ﴾108﴿Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi. ﴾109﴿Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. ﴾110﴿Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükafatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. ﴾111﴿Allah inkarcılara “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. ﴾112﴿Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. ﴾113﴿Allah şöyle der “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu daha önce bilmiş olsaydınız.” ﴾114﴿“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” ﴾115﴿Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Ondan başka hiç ilah yoktur. O şerefli ve yüce arşın Rabbidir.﴾116﴿Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. ﴾117﴿De ki “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!” ﴾118﴿
7 Cin ve şeytanlardan,enerji virüs ve varlıklardan TAM korunma BEYİN BİLGİSAYARININ sonsuzluğa kadar, baştan güncellenmiş , SON ilahi versiyon ,VİRÜS koruyucu Programıdır... 23 / Mü'minun Suresi Ayeti Kerimeleri .Ve kul,Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatıyn ve euzu bike rabbi en yahdurun. Anlamı Ey Rabbim şeytanların vesveselerinden,yanımda bulunmalarından ve saldırmalarından sana sığınırım. günde 100 okunur. Kaynak Alıntı Tefsir Kur'an Yolu Bazı müfessirler “şeytanların kışkırtmaları” ifadesini, özellikle insanın kontrolünü kaybetmesine sebep olan “öfke krizi” olarak açıklamışlarsa da Kurtubî, XII, 155; bu ifade öfke, gayri meşrû cinsel istek, yeme içme vb. ihtiyaçları haram yollardan karşılama gibi her türlü günah işleme eğilimlerini içermektedir. Hz. Peygamber’in bu tür eğilimlere kapılması düşünülemez. Bu sebeple söz konusu buyruk, onun şahsında bütün ümmetine yöneltilmiş bir emirdir; ayrıca Hz. Peygamber’in de bu tür sözlerle dua etmesi onun hem kulluk, hem de ümmetine örneklik görevidir. Kaynak Kur'an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 42
mü minun 97 98 okunuşu