16- Samsun - Karadeniz Güzeli / Yeşilırmak. 17- Tekirdağ - İnce Giyerim İnce / İpek Olsam. 18- Trabzon - Hamsi Koydum Tavaya / Ah Dağlar Serin Dağlar. 19- Uşak - Ayağında Mesi Var. 20 KategoriDetay. Kategori: Türkülerimiz ve Hikayeleri Slaytları Slayt Sayısı: 8 Kategori İlk Paylaşım: 25.05.2015 Kategori Son Paylaşım: 22.05.2016 Volkan Konak, Fuat Saka, İsmail Türüt, Hülya Polat ve Davut Güloğlu Karadeniz müzikleri için en popüler isimlerinden olsa da onlarla birlikte son yıllarda birbirinden güzel şarkılara imza atan Karadeniz sanatçıları müzik piyasasına adım atmıştır. Selçuk Balcı, Resul Dindar gibi isimler en çok bilinenlerden olmuştur. Karadeniz'den gerçek ayı hikayeleri. Yeniçağ yazarı Arslan Bulut bugün siyaseti bir yana atıp, keyifli bir tatil yazısı yazdı ve okurlarına Karadeniz'de yaşanmış ayı vakaları Yalnız size şunu söyleyeyim: O yıldız her zaman, Tamzara' nın kayalık zirvelerinde öylesine parlak, gelin gibi süslenmiş, baştan çıkarıcı ve tek başına görülmez. Hissettiklerimizi, dilimizi ve sözcükleri kullanarak hissetmiyoruz. Bazan sessizliğin sesinde de müthiş anlamlar yüklü olduğunu hissederiz. Yorum sizin! NkZ8r. Ülkemiz bir deprem ülkesidir. Tarihin geçmiş sayfalarından bugüne kadar süregelen depremler olmuş, nice binalar yıkılmış nice Aşık Şenlik bir gün Kars dan kara atı ile köyüne giderken, Göldalı köyünün İrişti altındaki karabalık Elfida gerçek, yaşanmış bir dramın şarkısıdır. Anadolu insanı yaşanmış dertlerini ya sazın teline, ya da beynine Evet! Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türk'ün Bayrağına, bu şiir 1914 yılında Osmanlı Devleti'nin 1. Dünya Savaşı'na girmesini Zorla yerlerinden, yurtlarından edilmiş bütün halkların gözü arkada kalıp ayrıldığı yurtları için söylenmiş türküleri, şarkıları vardır. 1588'in baharında Sivas valisi Hızır Paşa'dan haber geldi Banaz'a. Eski mürit, şeyhi Pir Sultan Abdal'ı çağırıyordu. Dört bir yanımız zorla bizden sökülüp yabana yurt olmuş topraklar... Önce feragat edilmiş, sonra yok sayılıp unutulmuş Bu türkünün yazarının Aşık Hasta Hasan olduğu rivayet edilmektedir. Aşık Hasta Hasan'ın yaşadığı yer, Ahırkelek şehrinin Kars'ın Arpaçay ve Ardahan'ın Çıldır ilçesinin bazı köylerine Gürcistan'ın özellikle Borçalı bölgesinden Türk kökenli aileler yani Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa türküsü Azerbaycanlı besteci Mehmet Türkel Bey tarafından yazılarak, Azerbaycan halkı adına Rivayete göre; Olay 1915 yıllarında Ermeni mezaliminin olduğu yıllara rastlar. O yıllarda Ermeniler Doğu Anadolu illerinde Hıfzı, çocukluğunda amcası Sail Bey’in kızı Ziyade ile birlikte büyür. Ziyade 15 yaşına girince halk tarafından Bir Yıldız Doğdu Yüceden Niğde yöresi Bir yaz mevsimi koyunculuk yapan bir grup yaylaya çıkar. Bu grup içinde sözlü olan iki de genç vardır. Gençler yaylada rahatça buluşabilecekleri için seviniyorlardı. Çünkü köyde evleri yakın olduğu için komşuların görme tehlikesi vardı. Bir gün iki sevgili gündüzden bir buluşma yeri tespit ederler ve derler ki; bu gece şu kayanın dibinde buluşalım. Gece olur ve oğlan erken saatte kayanın dibinde ayın inmesini ve sevgilisinin gelmesini bekler. Şans bu ya; ay iner inmez arkasından yörede "Sarı Yıldız" adı verilen Şafak Yıldızı doğar ve ay ışığından hiç de farkı olmayan yıldızın şavkı her yeri aydınlatır. Bu yüzden kız da kendisini bir gören olur diye sevgilisinin yanına gelemez. Oğlan da o gece sevgilisi ile buluşmasına engel olan sarı yıldıza bu türküyü söyler. Türkünün sözleri Bir Yıldız Doğdu Yüceden Aman Bir Yıldız Doğdu Yüceden Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Aman Şavkı Vurdu Pencereden A Leylim Leylim Kavlim Var Dün Geceden Aman Kavlimiz Var Dün Geceden Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Aman Niye Doğdun Evler Yıkan Beller Büken Yıldız Dön Sarı Yıldız Tekerlendi Aman Sarı Yıldız Tekerlendi Bal Dudaklar Şekerlendi Şimdi Kızlar Şikarlandı Niye Doğdun Evler Yıkan Beller Büken Yıldız Dön Kırmızı Gül Demet Demet Kırmızı Gül Demet Demet Kırmızı gül demet demet, Sevda değil bir alamet, Balam nenni, yavrum nenni Gitti gelmez ol muhannet Şol revanda balam kaldı, Yavrum kaldı, balam nenni... Nenni ya! Nenni ki nenni!. Yavrum nenni! Bir demet kırmızı gülle gelen nenni!. Nasıl oluyor derseniz, türkünün dilini açmak gerek... Varıp sormak gerek türküye ''Ey türkü nedir bu demet demet kırmızı gül ve de nenni!. Yavrum nenni... Balam, nenni''. Bu demet demet gül hem de kırmızısından, sevgiliye duygu mu taşıyor? Neden kırmızı gül de kır papatyaları değil? Şöyle sarılı beyazlı, düz sarılı, öküz gözü gibi, kırdan toplanmış papatyalar değil de, demet demet kırmızı gül? Onların sevgi dili yok mu?. Onlar duygu simgesi gül kat... Ama bir tek!. Benim tek gülümsün, gönlümdeki yerin kır çiçekleri kadar engin, kır çiçekleri kadar zengin ve doğal, demiş olmazmısın? Ama senden iyisini bilecek değiliz ya!. Kırmızı gülü seçmişsin sen. Hem de demet demet... Ha bir de 'balam' meselesi var! Yavrum diyorsun... 'Nenni' diyorsun 'Gitti gelmez' diyorsun. Yoksa bir ananın balasına, yavrusuna çağrısı mı bu? Şol Revan'da kalan balası üstüne mi söylenmiş?. REVAN, bugünkü adıyla ERİVAN, yani günümüzde Ermenistan'ın başkenti... Türkümüze konu olan olayın geçtiği zaman ise, büyük olasılıkla 17. yüzyıl sonrası... Neden derseniz, REVAN Osmanlının önemli bir ticaret merkezi o zamanlar. Ama bir ara elden çıkmış, Safeviler işgal etmiş. Yıl 1635. Dördüncü Murat ikiyüzellibin kişilik bir orduyla REVAN seferini düzenlemiş. Sekiz ay, yirmi dokuz günlük kuşatma sonunda, REVAN yeniden Osmanlı topraklarına katılmış. Eskisi gibi kervanlar gider gelir olmuş. Mal götürüp, mal getirmişler... Memet de gidip gelen kervancılardan birisi... Anasının da tek 'balası'... Tek oğlu!. Erzurum yöresinde üç beş dönümlük tarlalarını ekip dikiyorlar... Yetiştirdikleri ürünü de kervana katıp, REVAN'da satıyor Memet... Memet de Memet hani... Karayağız bir delikanlı... Taşı tutsa, suyunu çıkaracak kadar güçlü. Bir de alışkanlığı var Memet'in. Her akşam tarla dönüşü, bahçelerden derlediği demet demet gülleri getiriyor anasına.. Anayla oğul arasında bir simge gibi kırmızı gül demeti... Sevgi saygı simgesi. Gülleri evinin duvarına asıp kurutuyor ana... Onlara baktıkça oğlunu görür gibi oluyor... Hele Memet kervandaysa. Gözü gönlü kırmızı gülün kurumuş, gazelleşmiş demetinde ananın. Rüyaları hep Memet üstüne... REVAN yollarını düşlüyor hep. Kimi zaman kara saplanmış görüyor kervanı. Kanter içinde uyanıyor. hayra yormaya çalışıyor. Kimi geceler de toza dumana katılmış kervanın, atının eşeğinin devesinin bir toz bulutu içinde kayboluşunu düşlüyor. Bir hortum, yutuyor kervanı. Koca kervan döne döne göğe çekiliyor. Geride ne bir at, ne de bir deve, ne de insan kalıyor. Memet'i arıyor gözleri. Kara yağız, kaytan bıyık Memet, ellerini uzatıyor anasına. 'Tut ellerimi' diyor. Ama ne gezer. Anasının elleri boşlukta kalıyor. Sözün kısası günü gelip de kervan REVAN'dan dönene kadar bu böyle sürüp gidiyor. Kervanın dönüşünü dört gözle bekliyor. Bazen kışın yola saldığı oğlu yazın dönüyor .Bazen de tersi oluyor . Kervanın dönüşü, bayram gibi! Kimi kocasını, kimi yavuklusunu karşılıyor. Kimi analar da oğlunu. Sarılıp, ağlayanlar, sevinç gözyaşı dökenler. Yemen seferinden döner gibi. Gerçi savaş dönüşü değil ama; hastalığı sağlığı var... Karı var, ayazı var!. Bir de salgın hastalık söylentisi yayılmış. Veba hastalığı kırıp geçiriyor ortalığı. İlkin bir ateş sarıyor bünyeyi. Kusma, iltihap, baş dönmesi. En sonunda da sayıklama. Artık kurtuluşu yok. Sayıklaya sayıklaya götürüyor insanı. En erken üç gün. En geç yedi gün içinde başlıyor sayıklama... Kurduğu tüm dünya yok oluyor bir anda insanın. Sevgiliye özlem, alınan armağanlar. Söylenecek güzel sözler. ''Sensiz olamam. Sen benim her şeyimsin. Güne seninle başlıyorum. Seninle bitiyor gecem. Zaman yitirmemek gerek demiştin. Oysa günler su gibi geçti. Ne bir ses; ne bir nefes. Düşlerdeki yerin hariç. Oysa seninle her şeye yeniden başlayacaktık. Öyle demiştik. ''Yaşam o kadar kısa ki; hiç zaman yitirmek istemiyorum seninle olmak için''. Bunları sen söylemiştin. Sıcaklığın avuçlarımdaydı. Kuytu bir sokak arası mıydı?. Yoksa aşıklar yoluna girişte miydi? Bir tek gözlerin kalmış belleğimde. Bir de kuşların bitmeyen şakımaları. Ne de güzel batmıştı güneş. Alaca ışığın, alaca karanlığa dönüştüğü an. Akşam güneşinin, yavaş yavaş yok oluşu muydu güzel olan?. Yoksa alaca ışığın, alaca mutluluğa dönüştüğü an mıydı en güzeli. Bahar mı kokuyordu saçların. Yoksa gerçekten bahar günleri miydi? İşte böyle sevgili. Ben şimdi senden uzak. Seni sayıklıyorum. Ellerini tutabilsem yeniden. Yüzüme dokunsa saç tellerin. Ama ne gezer!. Kuytulardan kaybolmayı severim demiştin. Aniden yok oluyorsun düşlerimden. Ellerim boşta kalıyor. Hem anamın hıçkırığı niye. Uzattığım ellerimi tutsa ya! Ateşler içindeyim. Bildiğim türküleri mırıldanıyorum; yokluğunuzda. Gurbet elde baş yastığa gelende, Gayet yaman olur işi garibin, Gelen olmaz giden olmaz yanına, Bir çalıdır mezar taşı garibin. Bir çalının dibine gömüyorlar Memet'i. Söylenecek sözleri, sevgiliye, anasına özlemiyle birlikte örtüyorlar üstünü. Kara toprak alıyor bağrına. Gençmiş... Sevenleri varmış... Anası yavuklusu yol gözlüyormuş. Ecel bu! Kimini sele, kimini yele verir. Memet'i de Revan'da vebayla yakalıyor. Sayıklaya sayıklaya gidiyor Memet. Kucak dolusu kırmızı güller elinde kalıyor. Sevgiliye özlemi de dilinde!. Artık bir çalıdır mezar taşı Memet'in!. Bir tek Memet değil vebaya teslim olan. Kervanın çoğu kırılıyor. Sahipsiz mezar oluyor Revan ' da. Kalanlar perişan. Utangaç. Yaşıyor olmaktan utanıyorlar sanki... Sanki ölenlerin sorumlusu ölmeyenlermiş gibi... Ağır ağır Erzurum'a giriyor kervan. Analar, bacılar, sevgililer, oğullar, eşler... Meraklı gözlerle karşılıyor kervanı. Aradığını bulan sarmaş dolaş. Gözyaşları hıçkırıklara karışıyor. Aradığını bulamayanlar, ilk rastladığına soruyor. ''Oğlum Memet'im nerede. Birlikte çıktınız kervana. Nerede kaldı''. Sen sen ol da gel yanıtla. "İlkin kusma başladı. Sonra da bir ateş. En son sayıklama başladı. Tüm sevdiklerini bir bir sıraladı. Titreye titreye sayıkladı. Yedi gün dayandı Memet. Sonra... Sonra bir çalının dibine gömdük onu''. Gel de söyle bunu. Söyleyebil!. Hem de anasına... O ana deli olup dağlara düşmez mi?. Avuçlarını göğe açıp ol tabipten medet dilemez mi?. Kırmızı gülden merhemlik istemez mi?. Karayağızın güzeli oğlunu, canından parçayı alıp götüren ölüme, ilenmez mi? Ölümün hepsi kötü. Ana, baba, anneanne, dede. Hepsi kötü. Dün var olan... Soluyan, nefes alan; nefes veren. Bir anda yok artık. Yerinde yeller esiyor. Şekli şemali, son sözleri, yavaş yavaş yok oluyor. Belleklerden siliniyor. Yaşlı ölümü neyse ne! ''Öldü de kurtuldu" diyor insan. Ya gencecik ölümler. Muradı gözünde gidenler. Anadır, alıyor veriyor. veriyor alıyor. Oluru yok. Diline kırmızı gülleri doluyor. Ol tabipten medet diliyor. Olmuyor. Ver elini dağ yolları. Dilinde türküsü. Gönlünde oğlunun hayali. Deli olup dağlara düşüyor. O'nu son görenler elinde bir demet kırmızı gül, dilinde ''Kırmızı gül demet demet. Sevda değil bir alamet Şol Revan'da balam kaldı. Yavrum kaldı''... diye diye haykırdığını söylediler. Türkünün sözleri Kırmızı gül demet demet Sevda değil, bir alamet Balam nenni, yavrum nenni, Gitti gelmez ol muhannet, Şol Revan'da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni, Kırmızı gül her dem olmaz, Yaralara merhem olmaz Balam nenni, Yavrum nenni, Ol tabipten derman gelmez Şol Revan ' da balam kaldı, Yavrum kaldı, Balam nenni. Kırmızı gülün hazanı, Ağaçlar döker gazalı, Karayağızın güzeli Şol Revan ' da balam kaldı, Yavrum kaldı, Karadır Kaşların Ferman Yazdırır Eskişehir - Seyitgazi yöresi Karadır kaşların ferman yazdırır, Bu aşk beni diyar diyar gezdirir, Lokman Hekim gelse, yaram azdırır, Yaramı sarmaya yar kendi gelsin. bilinen bazı hikayelere göre de türkü Malatyalı Fahri'ye ait diyenlerde var. ama Yaşar Özütürk türkünün kahramınını bulduğunu onunla söyleşi yaptığını söylüyor ve şöyle ilave ediyor "Karadır Kaşların Ferman Yazdırır türküsünün kahramanı MUSTAFA TUNA ile 14 ARALIK 2002 tarihinde SEYİTGAZİ deki evinde bir söyleşi yaptım Mustafa TUNA ,astım hastası..Zor nefes alıyor,arada bir yanındaki astım ilacı aletinden nefes çekiyordu. Zaman zaman konuşurken zorlandı. diyor ve -Sayın Mustafa Tuna yıl 1944...Siz Seyitgazi’lisiniz, komşu kızına tutuluyorsunuz. Ama babanız evlenmenize karşı çıkıyor. Neden? -Kızın babası Rum'dan dönme idi Babam Ben soyuma Rum kanı katmam’ diye itiraz etti. Kanımıza karışmasın dedi. Belki de isabetliydi. Düşüncesi öyleydi. Ama gönül ferman dinlemediği için, biz kızı kaçırmak zorunda kaldık. -Nasıl ve kiminle kaçırdınız? -Arabacı Raşit vardı. Arkadaşımdı. Kız nişanlanınca, biz Raşit’in arabasıyla kaçırmaya karar verdik. Benim aracı kadınlarım vardı. Haber getirip götüren... Onlardan kızın ertesi gün çeşmeye geleceğini öğrendim. Bir yandan da kızın kına hazırlığı var. Bu iş bitiyor, biz bunu önleyelim dedik. Kızın eviyle, Kuruçeşme arasında dar bir sokak var. Arabayı sokağın başına çektik. Birgün önceden de atları nallatmışız. Herşey hazır. Kız testileri su doldurup, omuzuna almış. Sokak dar kaçacak-göçecek yer yok. Sabahın da körü... Saat 7-8 gibi. Kızı yakaladım. Duvara çarptım. Omuzundaki su testileri kırıldı. Kucaklayıp arabaya attım. Atları kırbaçladık. Yola koyulduk. Kalabalık bir gündü. Arabacı yolu şaşırdı. Planladığımız yola gitmedi. Eskişehir yoluna saptı. Zaten arabacı Raşit saralıydı. Nöbeti tuttu, titriyor. Kız bağırıyor. Bir elimle kızın ağzını kapatıyor, ötekiyle Raşit’i tutuyorum. Yuları kavrayıp, atların sırtına bineceğim ama, bu defa ötekiler arabadan düşecekler. Atlar başı boş koşuyorlar. Aniden bir de karşıdan kamyon çıktı. Eskişehir tarafından geliyor. Kamyonu gören atlar ürktü, anayoldan çıkıp, orman yoluna saptı araba. -Ve ormanların gümbürtüsü başladı. Hangi ormandı bu? -KIZILTEPE ORMANI diyoruz. Şu karşıdaki orman, Eskişehir yolunda. Atlar ormanın içine daldı. O arada millet de peşimize düşmüş... Jandarma süvarisi bir yandan çevirdi; kızın nişanlısının akrabaları öte yandan. Üstümüze geldiler. Nihayet arabayı çevirdiler. Teslim olmak zorunda kaldık. -Alıp götürdüler sizi... -Götürdüler, tevkif ettiler..27 gün yattım. Sorgu hakimi samimi bir arkadaşımdı. Ben o zamanlar Halkevi çalışmalarına katılıyorum. Oradan tanışıyoruz. Beni hapishane bahçesinde volta atarken görmüş, işaret etti bana. Hayrola n’apıyorsun orada?’ diye sordu. Ben de ellerimi üstüste çaprazlayıp, tevkif edildim dedim. Gardiyanı gönderdi yaz, tahliyemi istiyorum de’ dedi. Yazdım, imzaladım. Sen aşağı in. Şimdi seni bırakacaklar’ dedi. Aşağı indim, beni tahliye ettiler. O zaman sorgu hakiminin yetkisi vardı. Ben tahliye oldum. Ama mahkeme devam ediyor. Dosya ağır cezaya, Eskişehire gönderildi. Duruşmaya çağırdılar. Mahkemeye gittim. İlk duruşmada beni tevkif ettiler. -Suç kız kaçırma tabii ki ? -Evet evet. 431’e 62 inci madde gereğince dava açıldı. Mahkeme devam ediyor. İkinci duruşmaya kardeşimle babam, RAZİYE’yi de getirdiler. -Babanız araya girdi yani? -Evet, babam araya giriyor, kızın ifade vermesini istiyor. Alıp mahkemeye kızı getiriyorlar. Ben gönlümle gittim. Beni kaçıran olmadı. Yaşım küçüktü,beni zorla evermek istediler, ben de Mustafa’ya rızamla kaçtım. Zorla filan götürülmedim.’ Bunlar zapta geçti. Savcı itiraz etti Kızın yaşı küçük, tanıklığı geçerli değil dedi. Ben de Sayın yargıç, akit kişiyi reşit kılar. O zaman küçüktü ama, olay olmuş. Kişi reşit sayılır dedim. Beraatimi ve tahliyemi istedim. İçeri girdiler, bir saat kadar kaldılar. Sonra kararı açıkladılar. Bir seneye mahkum edildim. Yalnız bu arada bir şey anlatmam gerek KARAKULAK diye biri var Seyitgazi’de... Varsıl. Benim onunla bir meselem var. Ben ilk 27 gün yatıp çıktığımda, peşime adam takıyor...Beni vurdurtmak istiyor. Adamın birine yüz lira veriyor. O da benim arkadaşımdı. Gelip bana durumu anlattı. Biz o yüz lirayla,gidip güzel bir rakı içtik. Sonra Karakulak’ı yolda çevirip rezil ettim. Beni vurdurtmak için verdiği yüz lirayla içki içtiğimizi söyledim. Boynuma sarıldı, gönlümü aldı. Dayı yeğen olduk. Aramız iyileşti. Ama sonradan öğrendim ki, bir senelik tevkifatımda onun parmağı var. Benim ceza almam için mahkemeyi etkilemiş. Yıl 1944, tek parti dönemi...Bu tür şeyler kolay oluyordu. Velhasıl biz bir yıl yatacağız. Ben temyiz ettim, fakat savcının kızı da mahkeme kaleminde memur olarak çalışıyor. Kayıttan geçirdiğim dilekçeyi, temyize göndermiyor. Ama dilekçenin tarih ve numarası elimde var. Bana karar tebliğ ediliyor, bakıyorum temyiz isteğim yok...Yazmamışlar. İtiraz ettim. Elimdeki tarih-numarayı gösterdim. Zaten tahliyeme iki ay kalmış. Gardiyana on lira verdim, yeni yazdığım dilekçeyi bakanlığa gönderdim. Tahkikat açıldı, müfettiş geldi. Haklı çıktım ama, bir sene yattım. -Siz bu arada olayı türküye mi döktünüz? -Ben Seyitgazi’deki ilk yirmi yedi günlük hapisliğimde, sazla türküyü söylemeye başlamıştım. Hapishaneden, dışarıya taştı türkü... Bütün Eskişehir’in dilinde. Öyle meşhur oldu ki türkü, Eskişehir yıkılıyor. Hapishanede berber Gazi vardı, idamlık. Seyitgazi’den. O beni koruyor. Kimse bana dokunamıyor hapishanede. Tatarlar var. "Leylalar" diye bir türkü söylüyorlar. Cümbüşün bini, bir para. Bizim türkü de her tarafa yayıldı. Ben günümü tamamlayıp çıkacağım sırada, Hakkı Efendi, yani kızın babası haber gönderiyor, "tahliye olduğunda doğruca bizim eve gelsin görüşelim" diyor. Ama babam kabul etmiyor. Ben babamı karşıma alıp da onlara gitmedim. -Yani görüşmediniz... -Ben kızla görüşüyorum, ama babasına gitmedim. Hatta hiç unutmuyorum, aracılar vasıtasıyla kız bana bir çevre göndermişti. Baktım olmayacak, babam reddediyor, 1948de terk-i diyar eyleyip, Ankara’ya gittim. Orada iş bulup çalıştım. İnşaatlarda çalıştım, taşeronluk yaptım. -Eşiniz Hikmet Hanımla nasıl tanıştınız? -Benim çalıştığım insanların akrabası idi. Her zaman görüyordum. Kısmetmiş, istettim evlendik. -Şimdi şunu öğrenmek istiyorum 'Karadır Kaşların Ferman Yazdırır Türküsü' bu anlattığınız yaşam öykünüzün yansıması mı? Yani size ait değil mi? -Bestesi de güftesi de bana ait. -Başka türkü yaktınız mı? -Şiirlerim çok, ama başka türküm yok. -Bu türkü çok tutuldu. Herkes kendinden bir parça buluyor bu türküde... Öğrenmek istiyorum Karadır Kaşların Ferman Yazdırır’ ne demek sizce? -Yani hatıra yazdırıyor demek. -Kaşları kara mıydı? -Karaydı, çok da güzeldi rahmetli canım ...Burada Mustafa Tuna’nın gözleri doluyor... Ağlamaklı oluyor -Bu aşk beni diyar diyar gezdirir’... -Gezdirdi, uzun yıllar gurbette yaşadım. Yirmi iki yıl Seyitgazi’ye hiç gelmedim... -Lokman hekim gelse, yarem azdırır’... -Çare yok yani... -Çare yok Yaremi sarmaya yar kendi gelsin’ -Çok sözleri var türkünün ...Ama unutmuşum. Anası Ümmü de babası Hakkı, Bizi ayırmaya var mıydı hakkı, Kuruçeşme suyu çağlayıp akar, Anası çıkmış da yollara bakar.’ -Anasının adı Ümmü, babasının adı da Hakkı mıydı? -Ormanların gümbürtüsü başıma vurur, Sevdiğimin hayali karşımda durur.’ ne demek? Atlar ormana girdi ya...Onu kastediyorum. -Kızıltepe ardıçları sallanır, Birgün evvel atlarımız nallanır’. Bir gün evvel Raşit atları nallatıp, arabayı hazırlamış yani...Öyle mi? -Evet evet...Kızıltepe ormanı da Eskişehir yolu üzerindeki orman... -Sonra Hikmet Hanımla evlendiniz. Siz mutlu oldunuz, karşı tarafın durumu n’oldu? -O çok üzgün öldü canım... -Yakında mı öldü? -1989’ın 21 Temmuz’unda öldü. Şu şiirle andım ben.. Açmış kollarını kara toprak, Seni bağrına basmak için, Niçin niçin niçin, Çektiğin ızdıraplar için.’ Sözün burasında Necati Albay, araya giriyor. -Mustafa Abi, senin türküde unuttuğun yeri ben hatırlatmak istiyorum. Dolana dolana geldim bacana, Çay mı demletirsin Kadir kocana, Danıştın da mı geldin Sultan Elif Hocana Ölüm ver Allahım, ayrılık verme’ -Bunlar kim? -Necati Albay Kadir evlendiği adam, Sultan Elif de , Demirci Guru Memed’in kardeşi, aracılık yapıyormuş. -Benim yirmiyedi günlük hapisliğimde düğün yapıldı, evlendi. Altı ay, bir sene kocasıyla kaldı. Benim için ifade verdikten sonra, kocasının evine gitmedi, babasının evine döndü. İşte o zaman babası hapisten çıkınca doğru bize gelsin dedi. Resmen boşanmamışlardı; ayrıydılar. Babam da rıza göstermeyince ben buraları terkettim. -Ne zaman terkettiniz; kaç yıl sonra döndünüz Seyitgazi’ye? -1948 yılında terkettim; 1975 yılında döndüm. Çocukların çoğu gurbette doğdu. -Necati Albay Babasıyla küsken arada bir Köylü Gazetesi’ gönderirdi Seyitgazi’ye. Beni de aralarına alırlardı, babası Ahmet Amca bana okuturdu gazeteyi. Mustafa Abi’nin haberini öyle alırdık. -Mustafa Bey, siz uygar bir insansınız, türkü yakanların duygusallığı fazladır. Hayatını o türküye bağlar, etkisinden kurtulamaz. Ama siz bunları aşmışsınız. Mutlu bir evlilik yapmışsınız. Meslek edinmişsiniz. Yetişkin çocuklarınız var. Yaşamda başarılısınız. Ama burada benim öğrenmek istediğim şey şu; kızı başkasına zoraki vermeleri, babanızın da itirazı mı sizi etkiledi? Olayın nedeni bu mu yani? -Evet. -Kız ile sonra hiç karşılaştınız mı? -Kocası öldükten sonra bir iki karşılaştık. Ailesiyle sürekli görüşüyoruz. Tabii konu hassas olduğu için kimse üstüne gitmiyor. -Mustafa Bey, peki bu türkü burada, Seyitgazide doğmuş, Zonguldak’a nasıl maledilmiş? -Vallahi bilmiyorum ki... -Necati Albay Ağabey benim hatırımda kalan şu; ben sana hatırlatayım da sen ne dersen de... Bu türküyü sen Zonguldak’ta çalışırken, hani orada bir yerde çalışmışsın ya! -Bartın’da ... -Hah!. Oralarda çalışırken, Zonguldak türküsü diye verdin. Buraya maledilmesin, aileler üzülmesin diye. Benim hatırladığım, 1975’te sen buraya döndüğünde seninle konuştuk. O zaman sen bana böyle anlattın. -Bu hastalık bende unutkanlık yaptı. Birçok şeyi hatırlayamıyorum. Türkünün çok sözünü de unuttum. Hatıra defterim vardı. Onu da yaktım. -Şimdi işi yerine oturtmak gerek. Bu türkü Seyitgazi’li iki gencin yaşadığı olay üstüne yakılmış. Olayın taze olması nedeniyle kimi ayrıntılar gizlenmiş. Ama artık olan olmuş, ölen ölmüş... Gerçek neyse ortaya çıksın. Türkü de doğduğu yere maledilsin. -Elli altmış sene geçti aradan. Ben yazdığım şeyleri hatırlamıyorum -Bartın’da ne iş yaptınız? -Tapu Kadastro’da çalışıyordum. Geçici görevle gittim. 1950’li yıllar olsa gerek. -Mustafa Bey, bu bir fikri ürün. Araba üretmek, tarlada bir şey yetiştirmek gibi... Fikir üretimi... Size ait olan bu ürünü başkaları sahiplenmiş. Hem de siz sebep olmuşsunuz. Allah gecinden versin size bir şey olsa, bina mal-mülk geçer gider. Ama bunlar kalıcıdır. Bunlarla anılırsınız. -İşte bilmiyorum gayri... Benim adıma bir şey kaydettirmedim. Kimse üzülsün istemedim Necati Albay elindeki dizeleri okuyor. Minareye çıkıp bize baktılar, Arkamıza candarmayı taktılar, Arabada sarılıp da yattılar, Ölüm ver Allahım ,ayrılık verme.’ -Necati Bey daha iyi biliyor. Halka malolmuş. Ben unutuldum artık, halkın oldu türkü. -Necati Bey, siz bir ay öncesine, yani 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar DSP Eskişehir Milletvekili idiniz. Benim de çok eski bir arkadaşımsınız. Bana da bu türküyü araştırmam için yardımcı oldunuz. Anlaşılıyor ki, Karadır Kaşların Ferman Yazdırır’ türküsü, doğduğu yere mal edilmemiş. TRT kayıtlarında Zonguldak görünüyor. Oysa olay burada, Seyitgazi’de geçmiş. Sizin de çocukluk anılarınızda yeri var. Bana bu türkünün bu bölgeye ve Mustafa Bey’e ait olduğunu nasıl açıklayabilirsiniz? -Şimdi Yaşar’cığım, Mustafa Abim, benim çok sevdiğim birlikte olduğum, beraber gün geçirdiğim bir kişi. Mustafa Abi yetişme çağında, Seyitgazi’yi terketti gitti. Nedeni bir kız kaçırma olayıdır. Mustafa Abi’nin babası ile de yakınlığım vardı. Zaman zaman bir araya geldiğimizde, 'Ah oğlum, benim bir oğlum var, şimdi buralarda değil’ der iç geçirirdi. -Bu olaya müdahalesinden ötürü üzüntü duyar mıydı? -Duymaz mıydı? Ben gerçekten Mustafa Abi’yi çok merak ederdim. Onu tanımamıştım. Ama Ahmet Amca’nın anlatımından biliyordum. Nerede olduğunu bilmezdim. Ama zaman zaman ondan Köylü Gazetesi gelirdi. Kahvede oturan ihtiyarlara gazeteyi okurdum. Yani benim bu aileyle böyle bir yakınlığım vardı. Bu Köylü Gazetesi, Ahmet Amca ile oğlu arasında ve bizler arasında bir iletişim aracıydı. Sonra aradan yıllar geçti, sanıyorum 70’li yıllardı. Mustafa Abi emekli oldu. Seyitgazi’ye geldi. Tanıştık. Bu şimdi içinde bulunduğumuz evleri yaptırdı. Buraya yerleşti. Dostluk öyle başladı. -Bu türkünün ona ait olduğu konusu... -Bu türkünün ona ait olduğunu bilmeyen yoktur Seyitgazi’de... Türkünün sözlerinde geçen yerler de Seyitgazi’nin yer adlarıdır. Örneğin Kızıltepe, Eskişehir’den Seyitgazi’ye gelirken yol üstünde gördüğümüz tomruk yığılı tepenin adıdır. Ve de ardıçlar vardır. Ardıçlık’ denir. Bu da geçiyor türküde. Kızıltepe’nin altında deve yolu vardır. Develerin gümbürtüsü’ diye geçiyor. Eskiden deve kervanları bu yoldan geçerdi. Boyunlarında çanlar vardı. Develerin gümbürtüsü , başıma vurur’ lafı da budur. Yani Derelerin gümbürtüsü’ değil...’Develerin gümbürtüsü’ dür o. Ve bu da Kızıltepe’nin yanından geçen deve yoludur. Kahramanları belli olan Karadır Kaşların’ türküsü Seyitgazi’de yaratılmış bir türküdür. Ama Mustafa Abi bunu kimseye zarar vermemek için geçici olarak çalıştığı Zonguldak’a maletmiştir. Çünkü aileler rencide olsun istemiyordu. Kız evlenmişti. Çocukları vardı. Böylece türkü oradan halka maloldu. Her Seyitgazi’li bu türkünün olayını bilirdi. Vaktiyle bu türkü radyodan çalınırken, Seyitgazi’liler olaya duydukları saygıdan ötürü radyolarını kapatırlardı. Yani sözün kısası bu türkü sazıyla, sözüyle Seyitgazi’lidir. Mustafa Abi’nin yaşam öyküsüdür. -Peki Mustafa Bey sizin eğitiminiz neydi? -Burada Seyitgazi’de o zaman ortaokul yoktu. İlkokulu burada bitirdim, Kalecikte ortaokul diploması aldım. Tapu Kadastro’ya girdim. Orada tekamül kurslarına devam ettim. Kademe kademe ilerleyip, tapu müdürlüğünden emekli doğumluyum. -Mustafa Bey sizi bu hasta halinizde epeyce yorduk. Çok teşekkür ederim. Ama önemli bir saptama yaptığımıza inanıyorum. Eğer izin verirseniz, türkünün kimliğinin değişmesi için gerekli girişimleri yapacağım. MESAM ve TRT’ye bu anlattıklarınızı aktaracağım. Türk Halk Müziğimizin önemli ürünlerinden biri olan Karadır Kaşların Ferman Yazdırır türküsünün’nün asıl kaynağına, yani SEYİTGAZİ’ye ve şahsınıza kaydedilmesi için çaba göstereceğim. -Kimseye zarar gelsin istemiyorum. Hatta kızın adı hiç geçmese iyi olur. Gerisi size kalmış, naparsanız yapın Türkünün sözleri Karadır kaşların ferman yazdırır, Bu aşk beni diyar diyar gezdirir, Lokman Hekim gelse, yaram azdırır, Yaramı sarmaya yar kendi gelsin. Ormanlardan aşağı aşar geçerim, Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim Ormanların gümbürtüsü, başıma vurur, Nazlı yarin hayali karşımda durur. Karadır kaşların benzer kömüre, Yardan ayrılması zarar ömüre, Kollarımdan bağlasalar demire, Kırarım demiri, giderim yare. Ormanlardan aşağı aşar giderim, Nazlı yari kaybettim,ağlar gezerim, Ormanların gümbürtüsü, başıma vurur, Nazlı yarin hayali karşımda durur. Uzaklara gittim,gelirimdiye, Tabancamı doldurdum vururum Hiç aklıma gelmez ölürüm diye, Ölüm ver Allahım ayrılık verme. Ormanlardan aşağı aşar giderim, Nazlı yari kaybettim,ağlar gezerim, Ormanların gümbürtüsü, başıma vurur, Nazlı yarin hayali karşımda durur. Üç güzel oturmuş karaya bakmaz, İnsan sevdiğini dilden bırakmaz, Hey Allahtan korkmaz, kuldan utanmaz, Gönül defterinden sildin mi beni. Ormanlardan aşağı aşar giderim, Nazlı yari kaybettim,ağlar gezerim, Ormanların gümbürtüsü, başıma vurur, Nazlı yarin hayali karşımda durur. KAYNAKLAR 1-TRT Müzik Dairesi Y. THM Sözlü Eserler Antolojisi -2 Sayfa 519,Yöre Zonguldak,Kaynak , Derleyen 2-TRT Müzik Dairesi Seçmeler, 1998 2. Baskı Sayfa 314,315 YöreZonguldak, Kaynak Feriha Özen, Derleyen Ataman 3-Folklor ve Türkülerimiz, Mehmet Özbek Ötüken baskı 1981,Sayfa175, Yöre Giresun, Kaynak kişi Feriha Kınalı Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar Tekirdağ - Malkara yöresi Bu öykü Malkara köylerinden alınmış olup belli bir kişinin dilinden yazıya geçirilmiş değildir. Çevrede herkes tarafından bilinen bir öyküdür. Söylentiye göre, çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kız vardır. Onaltıya yeni bastığında Zeynep'i köylerindeki bir düğünde aşırı yabancı köylerden gelen Ali isimli bir genç görür. Ali Zeynep'i çok beğenir ve köyüne döndüğünde kızın babasına hemen görücü gönderir. Zeynep'i Ali'ye verirler. Kısa bir zaman sonra düğünleri olur. Ali, Zeynep'i alıp aşırı köyüne götürür. Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası üç gün üç gece çeker. Bu kadar uzak olduğundan dolayı Zeynep, anasını babasını ve kardeşlerini tam yedi yıl göremez. Bu özlem Zeynep'in yüreğinde her gün biraz daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır. Köyün büyük bir tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru dönüp için için kendi yaktığı türküyü mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemini gidermeye çalışırmış. Oysa kocası, Zeynep'in bu özlemine pek aldırış etmez. Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından kendini fazlaca horlamaya, eziyet etmeye başlar. Sonunda bu özlem ve kocasının horlaması Zeynep'i yataklara düşürür. Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep'in düzelmesi için, köyden gelip gidenler de anasının babasının çağrılmasını salık verirler. Başka çare kalmadığını anlayan Zeynep'in kocası da anasına babasına haber vermeye gider. Altı gün altı gecelik bir yolculuktan sonra bir akşam üstü Zeynep'in anası babası köye gelirler, Zeynep'i yatakta bulurlar. Perişan bir halde Zeynep hala türküsünü mırıldanmaktadır. Aynı türküyü anasına babasına da söylemeye başlar. Çevresindeki bütün köy kadınları duygulanıp göz yaşı dökerler. Annesi fenalıklar geçirir ve bayılır. Zeynep hasretini giderir, giderir ama artık çok geç kalınmıştır. Bir daha onmaz, sonu ölümle biter. Herkes Zeynep için göz yaşı döker. İşte o gün bu gündür bu türkü ayrılığın türküsü olarak söylenip durur. Türkünün sözleri Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler Annesinin bir tanesini hor görmesinler Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim Babamın bir atı olsa binse de gelse Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse Kardeşlerim yolları bilse de gelse Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim Kaynak Türk Halk Müziği ve Oyunları Sayfa 164 Cilt1 Sayı4 Yıl1 - 1982 Karadeniz Türküleri Karadeniz Türküleri içeriğinde siz değerli okurlarımız için gelmiş geçmiş en güzel Karadeniz Türkülerini bulabilir, bu sözler içerisinde yer alan en güzel resimli Karadeniz Türküleri Sözlerini sosyal medya hesaplarından paylaşabilirsiniz. Karadeniz, toprağı, doğası ve kültürü ile diğer bölgelere göre farklılık göstermektedir. Bu bereketli topraklar aynı zamanda birçok büyük sanatçı da çıkarmıştır. İşte sizler için derlediğimiz Karadeniz'in sevilen türküleri ve en sevilen sanatçıları... En Güzel Karadeniz Türküleri; Gelevera Deresi Kazim Koyuncu'nun "Hayde" albumünde Şevval Sam ile birlikte düet yaptığı Karadeniz türküsüdür. Sevilen türkü günümüzde halen sevilerek dinlenilmektedir. Sözleri ise şu şekildedir Koyverdun gittun beni Allah'undan bulasun Kimse almasun seni yine bana kalasun Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar Gelevera deresi iki dağun arasi Yuzunden silinmesun piçağumun yarasi Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar Ben Seni Sevduğumi Söz ve müziği Maçkalı Hasan Tunç'a aittir. Karadeniz'in sevilen sanatçısı Kazım Koyuncu'nun "Hayde" albümünde yer alan sevilen türküyü birçok ünlü sanatçı seslendirmiştir. Ben seni sevduğumi dunyalara bildurdum Endurdun kaşlaruni babani mi eldurdum En dereye dereye al dereden taşlari Geçti bizden sevdaluk al cebumden saçlari Kiz evunun onine sereceğum kilimi Oldi hayli zamanlar görmedum sevduğumi Yaz geldi bahar geldi açti yeşil yapraklar Ben sana doyamadum doysun kara topraklar Hasta Oldum Derdune Trabzon'un Beşikdüzü yöresine ait olan bu türküyü, Grup Karmate ve İrfan Seyhan gibi Karadeniz şarkıcıları seslendirmiştir. Sevilen türkünün ilk dörtlüğü şu şekildedir Hasta oldum derduneda Oku bana yasini Gün boyunca ağlayup da silesun Gözyaşumi silesun Oy Asiye Söz ve müziği Ömer Akpınar'a ait Karadeniz türküsüdür. Sevilen türküyü Kazım Koyuncu ve Volkan Konak gibi birçok ünlü sanatçı seslendirmiştir. Türkünün nakarat kısmı ise şöyledir Oy asiye asiye tutun koydum kesiye 2x Anan seni veriyi de bir bag pirasiye Oy sevdigim oy oy Baban seni veriyi de bir bag pirasiye Oy sevdigim oy oy Hemşin Boyları Söz ve müziği Efkan Şeşen'e ait olan Karadeniz'in sevilen türküsüdür. Resul Dindar ve Grup Karmate gibi ünlü sanatçılar tarafından yorumlanmıştır. Türkünün giriş kısmı ise şu şekildedir Çamların altında gülüm bir garip oldum Sorgusuz sualsiz tanıksızım ben Dereler ağlıyor yarim çağlar olmuşum Bu kez Hemşin boylarında vurulmuşum Dereler ağlıyor yarim çağlar olmuşum Bu kez Hemşin boylarında vurulmuşum Didou Nana Kazım Koyuncu'nun Viya albümünde bulunan türküdür. Orjinal versiyonu Lazca/Gürcüce olup Volkan Konak tarafından Türkçe versiyonu da söylenmiştir. Volkan Konak tarafından uyarlanan Türkçe versiyonunun sözleri şu şekildedir. Dağlarda gezen kartalım kırıldımı kanatların Can mı çıktı boğazından niye düştün düz tarlaya Tut elimden kalk gidilim uy gidelim ziganaya x2 Na ni na dido dido anam dido dido babam Dido dido na ni na Ordu'nun Dereleri Birçok ünlü sanatçı tarafından seslendirilmiş, Karadeniz yöresinin en sevilen türkülerinden biridir. Türkünün sözleri ise şu şekilde başlamaktadır Ordunun dereleri aksa yukarı aksa Vermem seni ellere ordu üstüme kalksa sürmelim amman Çekin Uşaklar Çekin Fuat Saka'nın "Askoroz" albümünde yer alan türkü, birçok ünlü sanatçı tarafından yorumlanmıştır. Karadeniz türküsü'nün sözleri ise şu şekildedir Gemiciler kalkalım, şu yelkeni takalım Şişirip de yelkeni, sırt üstüne yatalım Kızılırmak başına, şu ırgatı atalım Tutalım balık havyar, keyfimize bakalım Karadeniz'in En Sevilen Sanatçıları Karadeniz Bölgesi'nin en değerli sanatçılarını aşağıdan öğrenebilir, bu sanatçıların birbirinden güzel Karadeniz Türkülerini çeşitli platformlardan dinleyebilirsiniz. Kazım Koyuncu Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock'n Roll müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratmış sevilen Artvinli müzisyen. 33 yaşında akciğer kanserine yakalanarak genç yaşta vefat etmiştir. Volkan Konak Karadeniz'in sevilen sanatçılarından Volkan Konak, Türk Halk Müziği tarzında şarkılar seslendirmektedir. 2006 yılında çıkardığı "Mora" albümü ile altın plak ödülü almıştır. Hülya Polat Karadeniz'in ünlü kadın sanatçılarından biri olan Hülya Polat, sevilen sanatçılardan biridir. Özellikle son dönemde popülerleşmiş olan sanatçı "Kocakarı" şarkısı ile iyi bir çıkış yapmıştır. Kamil Sönmez Çoğunlukla Karadeniz türküleri seslendiren Türk halk müziği sanatçısıdır. Sanatçı aynı zamanda sinema, tiyatro oyunculuğu da yapmaktadır. İsmail Türüt Karadeniz'ün ünlü sanatçılarından biri olan İsmail Türüt, Türk halk müziği sanatçısıdır. 30'un üzerinde albümü bulunan ünlü türkücü, 1990'lı yıllardan sonra Erkan Ocaklı, Adnan Yılmaz ve Cengiz Kurtoğlu ile beraber de birçok kaset yapmışlardır. Selçuk Balcı Karadeniz'in ünlü Türk halk müziği sanatçılarındandır. Çocukluğundan beri bağlama ve kemençe çalan ünlü sanatçı, ilerleyen yıllarda kendini bu konuda geliştirmiştir. 2011 yılında "Patika" isimli ilk albümünü çıkardı. 2 yıllık aranın ardından, "Mila" isimli ikinci albümünü çıkardı. Davut Güloğlu Rizeli ünlü sanatçı, bütün Türkiye'de ses getiren "Nurcanum" albümü ile adını duyurmuştur. Daha sonra çıkarttığı "Katula Katula" albümü ile ismini Avrupa'da da duyurmuştur. Ünlü sanatçının ayrıca birkaç film tecrübesi de bulunmaktadır. Fuat Saka Karadenizli ünlü sanatçı genellikle çoklu enstrüman parçalar yapmaktadır. Birçok bestesi de bulunan ünlü sanatçı Edip Akbayram ve Selda Bağcan gibi ünlü isimlerle birlikte çalışmıştır. Karadeniz/Laz müziğine caz esintileri vererek müzik üretimi yapan ünlü sanatçı Karadeniz yöresinin farklı sanatçılarından biridir. Resul Dindar Artvin/Hopa'lı halk müziği sanatçısıdır. Grup Karmate'Nin solistliğini yapan ünlü sanatçı, ilk çıkışını bu grupla yapmıştır. 2012 yılında gruptan ayrılan sanatçı, 2013 yılında "Divane" adı ile ilk solo albümünü çıkarmıştır. Karadeniz'in ünlü sanatçısı Türkçe'nin yanı sıra bölgede konuşulan diğer diller ile de şarkılar söylemektedir. Karadeniz Türküleri Karadeniz Türküleri içeriğinde siz değerli okurlarımız için gelmiş geçmiş en güzel Karadeniz Türkülerini bulabilir, bu sözler içerisinde yer alan en güzel resimli Karadeniz Türküleri Sözlerini sosyal medya hesaplarından paylaşabilirsiniz. Karadeniz, toprağı, doğası ve kültürü ile diğer bölgelere göre farklılık göstermektedir. Bu bereketli topraklar aynı zamanda birçok büyük sanatçı da çıkarmıştır. İşte sizler için derlediğimiz Karadeniz’in sevilen türküleri ve en sevilen sanatçıları… En Güzel Karadeniz Türküleri; Gelevera Deresi Kazim Koyuncu’nun “Hayde” albumünde Şevval Sam ile birlikte düet yaptığı Karadeniz türküsüdür. Sevilen türkü günümüzde halen sevilerek dinlenilmektedir. Sözleri ise şu şekildedir Koyverdun gittun beni Allah’undan bulasun Kimse almasun seni yine bana kalasun Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar Gelevera deresi iki dağun arasi Yuzunden silinmesun piçağumun yarasi Sevduğum senun aşkın ciğerlerumi dağlar Hiç mi duşunmedun sen sevduğun boyle ağlar Ben Seni Sevduğumi Söz ve müziği Maçkalı Hasan Tunç’a aittir. Karadeniz’in sevilen sanatçısı Kazım Koyuncu’nun “Hayde” albümünde yer alan sevilen türküyü birçok ünlü sanatçı seslendirmiştir. Ben seni sevduğumi dunyalara bildurdum Endurdun kaşlaruni babani mi eldurdum En dereye dereye al dereden taşlari Geçti bizden sevdaluk al cebumden saçlari Kiz evunun onine sereceğum kilimi Oldi hayli zamanlar görmedum sevduğumi Yaz geldi bahar geldi açti yeşil yapraklar Ben sana doyamadum doysun kara topraklar Hasta Oldum Derdune Trabzon’un Beşikdüzü yöresine ait olan bu türküyü, Grup Karmate ve İrfan Seyhan gibi Karadeniz şarkıcıları seslendirmiştir. Sevilen türkünün ilk dörtlüğü şu şekildedir Hasta oldum derduneda Oku bana yasini Gün boyunca ağlayup da silesun Gözyaşumi silesun Oy Asiye Söz ve müziği Ömer Akpınar’a ait Karadeniz türküsüdür. Sevilen türküyü Kazım Koyuncu ve Volkan Konak gibi birçok ünlü sanatçı seslendirmiştir. Türkünün nakarat kısmı ise şöyledir Oy asiye asiye tutun koydum kesiye 2x Anan seni veriyi de bir bag pirasiye Oy sevdigim oy oy Baban seni veriyi de bir bag pirasiye Oy sevdigim oy oy Hemşin Boyları Söz ve müziği Efkan Şeşen’e ait olan Karadeniz’in sevilen türküsüdür. Resul Dindar ve Grup Karmate gibi ünlü sanatçılar tarafından yorumlanmıştır. Türkünün giriş kısmı ise şu şekildedir Çamların altında gülüm bir garip oldum Sorgusuz sualsiz tanıksızım ben Dereler ağlıyor yarim çağlar olmuşum Bu kez Hemşin boylarında vurulmuşum Dereler ağlıyor yarim çağlar olmuşum Bu kez Hemşin boylarında vurulmuşum Didou Nana Kazım Koyuncu’nun Viya albümünde bulunan türküdür. Orjinal versiyonu Lazca/Gürcüce olup Volkan Konak tarafından Türkçe versiyonu da söylenmiştir. Volkan Konak tarafından uyarlanan Türkçe versiyonunun sözleri şu şekildedir. Dağlarda gezen kartalım kırıldımı kanatların Can mı çıktı boğazından niye düştün düz tarlaya Tut elimden kalk gidilim uy gidelim ziganaya x2 Na ni na dido dido anam dido dido babam Dido dido na ni na Ordu’nun Dereleri Birçok ünlü sanatçı tarafından seslendirilmiş, Karadeniz yöresinin en sevilen türkülerinden biridir. Türkünün sözleri ise şu şekilde başlamaktadır Ordunun dereleri aksa yukarı aksa Vermem seni ellere ordu üstüme kalksa sürmelim amman Çekin Uşaklar Çekin Fuat Saka’nın “Askoroz” albümünde yer alan türkü, birçok ünlü sanatçı tarafından yorumlanmıştır. Karadeniz türküsü’nün sözleri ise şu şekildedir Gemiciler kalkalım, şu yelkeni takalım Şişirip de yelkeni, sırt üstüne yatalım Kızılırmak başına, şu ırgatı atalım Tutalım balık havyar, keyfimize bakalım Karadeniz’in En Sevilen Sanatçıları Karadeniz Bölgesi’nin en değerli sanatçılarını aşağıdan öğrenebilir, bu sanatçıların birbirinden güzel Karadeniz Türkülerini çeşitli platformlardan dinleyebilirsiniz. Kazım Koyuncu Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’n Roll müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratmış sevilen Artvinli müzisyen. 33 yaşında akciğer kanserine yakalanarak genç yaşta vefat etmiştir. Volkan Konak Karadeniz’in sevilen sanatçılarından Volkan Konak, Türk Halk Müziği tarzında şarkılar seslendirmektedir. 2006 yılında çıkardığı “Mora” albümü ile altın plak ödülü almıştır. Hülya Polat Karadeniz’in ünlü kadın sanatçılarından biri olan Hülya Polat, sevilen sanatçılardan biridir. Özellikle son dönemde popülerleşmiş olan sanatçı “Kocakarı” şarkısı ile iyi bir çıkış yapmıştır. Kamil Sönmez Çoğunlukla Karadeniz türküleri seslendiren Türk halk müziği sanatçısıdır. Sanatçı aynı zamanda sinema, tiyatro oyunculuğu da yapmaktadır. İsmail Türüt Karadeniz’ün ünlü sanatçılarından biri olan İsmail Türüt, Türk halk müziği sanatçısıdır. 30’un üzerinde albümü bulunan ünlü türkücü, 1990’lı yıllardan sonra Erkan Ocaklı, Adnan Yılmaz ve Cengiz Kurtoğlu ile beraber de birçok kaset yapmışlardır. Selçuk Balcı Karadeniz’in ünlü Türk halk müziği sanatçılarındandır. Çocukluğundan beri bağlama ve kemençe çalan ünlü sanatçı, ilerleyen yıllarda kendini bu konuda geliştirmiştir. 2011 yılında “Patika” isimli ilk albümünü çıkardı. 2 yıllık aranın ardından, “Mila” isimli ikinci albümünü çıkardı. Davut Güloğlu Rizeli ünlü sanatçı, bütün Türkiye’de ses getiren “Nurcanum” albümü ile adını duyurmuştur. Daha sonra çıkarttığı “Katula Katula” albümü ile ismini Avrupa’da da duyurmuştur. Ünlü sanatçının ayrıca birkaç film tecrübesi de bulunmaktadır. Fuat Saka Karadenizli ünlü sanatçı genellikle çoklu enstrüman parçalar yapmaktadır. Birçok bestesi de bulunan ünlü sanatçı Edip Akbayram ve Selda Bağcan gibi ünlü isimlerle birlikte çalışmıştır. Karadeniz/Laz müziğine caz esintileri vererek müzik üretimi yapan ünlü sanatçı Karadeniz yöresinin farklı sanatçılarından biridir. Resul Dindar Artvin/Hopa’lı halk müziği sanatçısıdır. Grup Karmate’Nin solistliğini yapan ünlü sanatçı, ilk çıkışını bu grupla yapmıştır. 2012 yılında gruptan ayrılan sanatçı, 2013 yılında “Divane” adı ile ilk solo albümünü çıkarmıştır. Karadeniz’in ünlü sanatçısı Türkçe’nin yanı sıra bölgede konuşulan diğer diller ile de şarkılar söylemektedir. Çok Şey Temel ile Dursun birlikte meyhaneye girerler. Birer rakı isteyip bir tek atarlar. Sonra ikincileri isterler... Bu sırada Temel sorar - Ula Tursin. Akluma takildu. İçi içi taha ne eder? Dursun - 4 eder uşağum. Rakılar gelir ikinci kadehleri de içerler. Birer tane daha isterler. Kadehler gelirken Temel yine sorar - Ula Tursin. Akluma takildu. Peçi tört tört taha ne eder? Çok Şey hakkında devamını oku » 3235 İlk Hafta Sıkabilir Temel ayakkabı mağazasına gidip yeni bir ayakkabı almış. Satış personeli "Beyefendi bilginiz olsun ayakkabı ilk bir hafta biraz sıkabilir" diye Temel'i uyarmış. Temel de ayakkabıyı alıp çıkmış. Aldığı ilk hafta da giymemiş. 20799 Bir Tane Daha Temel sahilde yürürken, ağzı mantarla kapatılmış bir şişe bulur. Merak edip mantarını çıkarınca birden içinden bir cin çıkar. Cin - Beni hapsolduğum bu şişeden kurtardın. Üç dilek hakkın var. Dile benden ne dilersen sahip! der. Temel - Cebimde param hiç bitmesin! der. Bir Tane Daha hakkında devamını oku » 3719 Temel Dersanede Temel ingilizce öğrenmek için dersaneye yazılmış. İlk derste genel olarak işlenecek konulardan bahseden öğretmen İngilizce "come" yani "gel" kelimesinden bahsetmiş. Temel dayanamayıp öğretmene sormuş - Öğretmenum peçi ha pu nasul iştur? "Come" yazayisun, "kam" okuyisun. Peçi "cel" olduğuni nerten anlayisun?... 18763 Pilav Lokantada bir adam garsona seslenmiş; "Bana bir pilav... Üzerine de et!" Temel biraç masa geride kedi kendine cık cık yapmış; "Ula garson" demiş. "Pana ta pilav ama üzerune etma!..." 18073 Sayfalar

karadeniz türküleri ve yaşanmış hikayeleri